Günümüzde hem Türkiye’deki hem yurtdışındaki üniversitelerde onlarca dilde yüz binlerce öğrenciye çeviri eğitimi verilmektedir. Lisans eğitimini tamamlayan öğrencilerden isteyen ve hak kazanan öğrenciler, bu alanda yüksek lisans ve doktora da yapabilmektedirler.
Günümüzde Türkiye’de verilen çeviri eğitimi, yazılı çeviri ve sözlü çeviri olarak ayrılan iki alanı içinde barındırır. Eğitim süresince öğrenciler ana dilleri ve çeviri yaptıkları ana yabancı dilleri dışında bir dil daha öğrenirler.
Yabancı dili iyi bir şekilde öğrenebilmenin yolu ana dilini çok iyi bilmekten geçer. Çünkü yeni bir dili öğrenebilmek için dil becerilerinin olması gerekir, ki bunun temeli de ana dildir. Aynı şekilde, iyi çeviri yapabilmenin yolu da öncelikle kendi dilini yetkin bir şekilde kullanmaktan geçer. Kendi dilinde cümle kuramayan, anlatım becerileri kuvvetli olmayan kişiler, yaptıkları çevirilerde de büyük başarılar gösteremezler. Bu sebeple yazılı çeviri eğitiminde öğrencilere öncelikle yazı yazma becerileri kazandırılır. Bunun yanında hukuk, tıp, ekonomi gibi farklı alan çevirilerinin incelikleri de öğretilir.
Kelimesi kelimesine (word for word) çeviri, anlamı anlamına (sense for sense) çeviri ve yaratıcı çeviri gibi çeviri süreçleri öğretilir. Çeviri eğitiminde farklı çeviri süreçlerini deneyimleyip öğrenen çevirmen adayı, çevrilecek metnin türüne uygun çeviriyi seçmeyi öğrenmiş olur.
Sözlü çeviri kısmındaysa, öncelikle sözlü çevirinin en önemli becerilerinden biri olan not alma becerisi kazandırılır. Bir konuşmayı dinlerken nasıl hızlı ve etkili not alınacağı hem teorik hem pratik şekilde aktarılır. Bunların yanında simültane çeviri, ardıl çeviri, yazılı metinden sözlü çeviri gibi sözlü çevirinin farklı alanları da pratik olarak öğretilir ve simultane tercan, ardıl tercüman gibi dil uzmanları yetiştirilir.
Çeviri Eğitiminde Bulunması Gerekenler
Çeviri sektörü de her sektör gibi, hızla gelişen teknolojiye ayak uydurmaya çalışmaktadır. Bu sebeple çevirmen adaylarının hem çeviri teknolojilerinin getirdiği kolaylıklardan faydalanabilmek hem de sektöre ayak uydurabilmek için çeviri araçlarını kullanabilmeleri önemlidir. Dolayısıyla çeviri eğitiminde, yukarıda bahsedilenlerin yanı sıra pratikte, çeviri yaparken kullanılacak araçlar da öğretilmelidir. Bunun yanında, çevirmen adaylarının stil kılavuzunun ne olduğunu, terim listesi oluşturmayı ve bunu kullanmayı bilmeleri gerekir. Dolayısıyla tercüme eğitiminin, çeviri araçlarının kullanımına ilişkin eğitimi de barındırması faydalı olacaktır.
Çevirmenlerin kendilerini geliştirebilmeleri için devamlı pratik yapmaları ve yaptıkları işlerle ilgili, uzman kişilerden geri bildirim almaları gerekir. Geri bildirim süreci tercüme eğitiminin önemli bir parçasıdır.
Geçmişten günümüze çeşitli yollardan geçerek gelişen çeviri eğitimi, yeni çevirmenler yetiştirip çeviri kalitesinin artmasını sağlamaktadır.
Çevirinin Doğuşuna İlişkin İnanışlar
Çeviri, farklı diller konuşan insanların ve toplumların birbirleriyle iletişim kurmalarını sağlamak için ortaya çıkmıştır.
Tevrat’ta geçen Babil Kulesi efsanesi farklı dillerin doğuşunu anlatır. Bu efsaneye göre yalnızca bir dilin var olduğu dönemde, gökyüzüne ulaşmaya çalışan insanlar bir kule inşa etmeye karar verirler. İnşa etmeye başladıkları kuleyi gören tanrı, aynı dili konuşuyorlar ve düşündüklerini gerçekleştirmekte önlerinde bir engel yok diye düşünür ve insanların dillerini karıştırır. Kimse birbiriyle anlaşamayınca Babil Kulesi’nin inşaatı durur. Zamanla yeni diller ve kültürler oluşur. Farklı dillerin doğuşu, efsaneye göre bu şekilde gerçekleşir.
Çeviri Eğitimi Tarihi
Batıda akademik çeviri eğitimi 20. yüzyılın ikinci yarısında başlamıştır. Öncesinde meslek okullarında verilen çeviri eğitiminin akademik düzeye geçirilmesiyle üniversitelerde çeviri bölümleri kurulmuştur. İkinci dünya savaşı sonrasında iyice rağbet gören çevirinin, artık uzmanlık alanı olarak da eğitimi verilmeye başlanmıştır. Çeviri, akademik bir eğitim dalı olmadan önce yabancı dil bilen kişiler tarafından yapılan bir etkinlik olarak görülmüştür.
Türkiye’de ise akademik düzeyde çeviri eğitimi, seksenli yılların başlarında üniversitelerde mütercim tercümanlık bölümlerinin açılmasıyla başlamıştır. 1983 yılında Boğaziçi ve Hacettepe Üniversitelerinde İngilizce Mütercim Tercümanlık bölümünün açılışını sonraki yıllarda Yıldız Teknik ve İstanbul Üniversiteleri takip etmiştir. Sonrasında üniversiteler tercüme eğitimi verdikleri dillere Almanca ve Fransızca başta olmak üzere yeni diller de eklemişlerdir.
20. ve 21. yüzyıl çeviri eğitiminde iletişimsel çeviri kuramı, skopos kuramı ve işlevesel çeviri kuramı gibi incelemelerin ortaya çıktığını görüyoruz. Kaynak ve hedef metin karşılaştırmalarını ve iletişimde özne konumunda olan kitleleri alan bu teoriler, çeviri sürecine ve ürününe eleştirel bir yaklaşımla odaklanırken uygulamalı alanda neler yapılabileceğine de ışık tutmaktadır. Çevirinin diğer disiplinlerle birlikte ele alınması ise onu meslek hayatında daha görünür kılmaktadır.