Sığınmacılar, durumlarını dürüstçe iletmek için sıklıkla tercümanlara ihtiyaç duyar ancak birçok mülteci, Suriye iç savaşı sırasında sığınma taleplerini tehlikeye atan öğrenim görmemiş tercümanların ceremesini çekti.
Alhareth bunlardan biri. Alhareth’in Berlin’deki Federal Göçmen ve Mülteci Dairesi’nde (BAMF) randevusu vardı. O sabahki sığınma görüşmesi, onun geçmişini değerlendirip geleceğini belirleyecekti. Her şey hikayesine bağlıydı. Alhareth zaman ve sınırlar boyunca noktaları birleştirmek zorundaydı: Bağdat’taki hayatı, ölüm tehditleri, kaçırılması, babasının suikastı. Hikayesini 4 saat boyunca, anadili olan Arapçayla anlattı. Bir tercüman aracılığıyla konuşurken görüşmenin nasıl geçtiğini ölçmek zordu. Ama o kendine güveniyordu. Durumunu destekleyecek polis belgeleri elindeydi. 5 dil konuşan nitelikli bir eczacı olduğu için görüşmeci kendisine Almanya’nın onun gibi insanlara ihtiyacı olduğunu söyledi. Alhareth, kendisi de daha önce bir tercüman olarak çalıştığı için tercümanın rolünü anlıyordu. Tercümanların, diller ve kültürler arasında anlamın çevik taşıyıcıları olduklarını biliyordu.
Çevirinin Gücü
8 ay sonra, sığınma talebinin reddedildiği bir mektubu açması, kendisine tercümanların sahip olduğu gücü hatırlatmış oldu Almanca bilmediği için görüşme sırasında hikayesinin nasıl aktarıldığını ya da değiştirildiğini anlamak neredeyse imkansızdı. Alhareth şunları söyledi: “Kafam karışmıştı. Bu nedenle asıl protokolü Almancadan Arapçaya çevirecek birini bulmaya karar verdim. Sonra tercümanın Arapçayı iyi bilmediğini veya çeviri yapmayı bilmediğini fark ettim. Bazı cevaplar soruyla zar zor uyuşuyordu. Önemli detayları atlamıştı. Neredeyse benim hikayem değildi.”
BAMF’taki kişisel görüşme, iltica prosedüründeki en önemli randevu.
Sistematik problemler
Alhareth’in bu deneyimi, kötü tercümenin insan hayatını değiştirebilecek düzeydeki etkisini göstermiş oldu. Almanya merkezli bir insan hakları kuruluşu olan Pro Asyl, BAMF’taki dil hizmetlerinin, Alman iltica sistemindeki sistemik sorunların önemli bir unsuru olduğuna dikkat çeken birçok gruptan biri. Kuruluş, birçok şeyin işe alım süreçleriyle açıklanabileceğini söyledi; çünkü çevirmenler serbest çalışan olarak ve düşük ücretle görevlendirilirken yakın zamana kadar da gerçek bir resmi yeterlilik koşulu ya da dil becerileriyle ilgili yeterli kontroller bulunmuyordu.
Alman Federal Mütercim Tercümanlar ve Çevirmenler Birliği (BDÜ) de uzun süre boyunca sığınma görüşmelerinde sözlü tercüme için kalite güvencesinin iyileştirilmesini savundu. BDÜ bünyesinde topluluk çevirmenliği yetkilisi olan Yasmine Khaled-Jaiser, “BAMF tarafından görevlendirilen tercümanların çoğu, meslek uzmanlarından oluşan derneğimize katılmak için gerekli yeterli niteliklere veya dil becerilerine sahip değildi.” diyor.
BAMF sözcüsüne göre Federal Cumhuriyet’in, 2015’ten beri yüksek mülteci akımı nedeniyle büyük zorluklarla başa çıkmak zorunda kaldığının altını çizmek önemli. Örneğin 2016 yılı içerisinde 445.000’i aşkın mülteciyle çok çeşitli dillerde görüşmeler yapılırken bu görüşmeler çok sayıda tercüman gerektirdi. BAMF, 2016 yılında 2.600 kişiden oluşan serbest çevirmen ağını Eylül 2017’de 7.500’e genişletti.
Sığınma kapısındaki bekçiler
Kapasitedeki baskı yadsınamaz Bununla birlikte, tercümenin gücünü vasıfsız ellere bırakmak, tercümanları sığınma sürecinin güvenilmez bekçilerine dönüştürme riski taşıyor. Konuyu eleştirenlere göre tercüme, sistemdeki çeşitli zayıflıklardan biri Kötü tercümeye ek olarak, birçok görüşmeci sadece birkaç haftalık eğitimden geçti.
Manşetlere konu olan skandal
Sığınma görüşmelerinde etkili gözetimin eksikliğini, bu yılın başlarındaki Franco A. skandalı öne çıkardı. Bu kişi, Suriye’li olduğu iddiasıyla sığınma başvurusunda bulunan ve görüşmesinde Fransızca konuşan bir Alman askeriydi. Pro Asyl’in hukuk politikası danışmanı olan Bellinde Bartolucci, “Skandal, Suriye ve Afganistan’dan gelen 2000 mültecinin sığınma vakalarına ilişkin bir iç değerlendirme sürecini başlattı,” açıklamasını yapıyor.
Khaled-Jaiser, “BAMF’nin başvuru sahibinin nereden geldiği konusunda yalan söylediğini düşündürebilecek bir dilsel anormalliğin tercüman tarafından bildirilmesi şeklindeki son talebi anlaşılmazdı.” diyor ve ekliyor: “Bu talep, tercümanın sorumluluğunun ve belirlenmiş rolünün tamamıyla dışındadır… Böyle bir değerlendirmeyi eğitim görmemiş tercümanlara bırakmak kaçınılmaz olarak spekülasyona neden olur ve yasal olarak güvenli bir prosedür temeli oluşturamaz.”
Güven ve güç
Çeviride kaybolan geleceklere ve umutlara dair hikayeler, Berlin’de mültecilerle birkaç yıl çalışan Aziz’i artık şaşırtmıyor. “Dili konuşanlar için bile, bölgesel farklılıklar ve lehçe nüansları her şeyi değiştirebiliyor.” diye açıklıyor. “Üstelik, tercümanın sosyal ve dini geçmişi çok önemli bir rol oynuyor. Kişinin eski bir Müslüman ya da ateist olduğu örneklerdeki gibi bazen insanlar hikayelerini tercümana anlatmaktan korkuyor.”
Dil engelleri, mültecilerin deneyimleri açısından ek stres, karmaşıklık ve bazen de tehlike hissi yaratıyor.
“Bazı kişiler, tercümanlarının bağımsız olduğuna güvenmiyor,” diyor Bartolucci. “Bazı Eritrelilerin, tercümanın hala Eritre devletiyle bağlantıları olduğuna dair endişelendiğini duydum. Bazıları, birkaçının casus olabileceğinden şüpheleniyor.”
Hareket halindeki çeviri
Kar amacı gütmeyen Sınır Tanımayan Çevirmenler (TwB), yetersiz çeviri ve tercüme hizmetlerinin tüm Avrupa mülteci destek programına nasıl yayıldığını vurguladı. Bir rapor kapsamında görüştükleri 46 insani yardım kuruluşundan hiçbiri, rutin olarak mültecilere anadillerini sormadı ya da kaydetmedi.
Veri eksikliği, bilgiye yetersiz erişime yol açarken, mültecilerin güvenliğini daha tehlikeli hale getiriyor. TwB’nin kriz müdahale yöneticisi Ellie Kemp “Raporumuzda, İtalya’da insan ticaretinden kurtulan iki genç Nijeryalının dillerini konuşan kadın tercümanlar olmadığı için hikayelerini anlatamaması veya yardım alamamasıyla ilgili bir hikaye var” diyor. REACH tarafından hazırlanan bir raporda yer alan bir vaka çalışması, Fransa-İtalya sınırında refakatsiz çocuklara anlayabilecekleri bir dilde broşür dağıtılmamasının, nasıl birçoğunun daha tehlikeli yollar seçmesine yol açtığı vurgulanmaktadır.
BAMF, muhtemelen en önemli açama olan sığınma görüşmelerinde tercüme standartlarını geliştirmek için çalıştıklarını belirtiyor. Bir sözcüye göre BAMF geniş kalite kontrol önlemleri uygulamış, işe alım sürecinde güvenlik kontrollerini arttırmış ve bir şikayet sistemini hayata geçirmiş durumda. Khaled-Jaiser, BDÜ ile iş birliği içerisinde, tercümanlara yönelik eğitim webinerleri tasarladıklarını açıklıyor.
Gelişme belirtileri olumlu birer adım olsa da Alhareth gibi iltica kararlarına mahkemelerde itiraz etme konusunda zahmetli bir süreçle karşı karşıya olan insanlar için pek teselli olmuyor. Alhareth sesinde büyük bir hayal kırıklığıyla şunları söylüyor: “Tercüman, tüm sığınma sürecinin en önemli bölümü olan iltica görüşmesinde kritik bir role sahip. “Avukatım sonuç için bir yıl, belki bundan da uzun bir süre, bekleyebileceğimi söyledi. Bu kişinin çevirisi yüzünden hayatımın en az 1 yılını kaybettim.”
İlk olarak InfoMigrants’ta yayınlanmış, Deutsche Welle (DW) sitesindeki bir haberden uyarlanmıştır.
Çeviren: Yağmur Nurşen Yıldırım, Düzelti: Lingopia